Çocukların heyecanına, enerjisine ve hayal gücüne yetişmek açısından bir çocuk tiyatrosuna sahne tasarımı yapmayı; hem amatör ruhunuzu korumanız gereken hem de profesyonel bilgilere, fikirlere ve yardımlara ihtiyaç duyduğunuz bir süreç olarak görmekteyim. En azından “Neşe Dolu Bir Masal” oyunumuz için gerçekleştirdiğimiz sahne tasarımında bu aşamalar arasında gidip geldik. Elbette tiyatro kolektif bir sanat dalı ve bu kolektivite hem üretim hem tasarım hem de seyir sırasında kendini göstermektedir. Özellikle seyir sırası ve sonrasındaki seyirci görüşlerini göz önünde bulundurmak üretim ve tasarım sürecini daha canlı kılıyor. Çocuk tiyatrosu çerçevesinden baktığımızda ise minik seyircilerimizin coşkulu yorumlarını sıcağı sıcağına oyun sırasında alma gibi bir ayrıcalığınız oluyor. Çünkü karşınızda klasik tiyatro seyir adabındaki sessiz ve kaskatı bir seyirci dışında en saf haliyle gördüklerine ve duyduklarına o anın heyecanı ile sesli bir şekilde tepki veren genç beyinler var. Dolayısıyla oyun sırasında aldığımız bu tepkiler ve yorumlar sayesinde oyun, organik bir şekilde kendini geliştiriyor ve değişiyor. Bu gelişimin yarattığı canlılık, aslında çocukların dikkatini ve ilgisini sahne üzerinde tutmak için olmazsa olmazdır. Tasarım özelinden bakarsak “Neşe Dolu Bir Masal” oyununda tercih ettiğimiz değişken/devingen malzemeler, mekanlar ve objeler, aksiyon akışının sadece oyunculuk, müzik ve hikaye alanlarında değil, sahne tasarımında da etkinleşmesini sağlamıştır. Ayrıca bu devingenliğin yarattığı sürprizler, çocukları bir sonraki sahnenin görselliği için daha fazla meraklandırmaktadır.

            Bütün hayatı bir oyun gibi gören küçük yaştaki seyirciler için oyun alanı sadece sahne çerçevesinin içinde sınırlı kalamaz. Çocukların içinde bulundukları salon da bir oyun alanıdır onlar için. Bütünüyle tiyatro salonu bir oyun alanı hâline gelince, sahnelenen masal sadece dinleti ve seyirden çıkıp aynı zamanda çocukların içinde bulunduğu ve birebir yaşadıkları bir maceraya dönüşebilmektedir. Her bir bulmaca, tekerleme ve bilmece, çocukların da çözmesi gereken birer kayıp parça hâline geliyor. Dolayısıyla interaktiviteyi öncelikle seyirci koltuklarında deneyimleyen seyircilerimiz, anlatımızın bitmesiyle sahnede yerlerini alıyorlar.

            Hayali bir mekan, bir atmosfer yaratma konusunda işin ehli hayal gücü aslında çocukların hepsinde mevcut. Ben de dönüp çocukluğuma baktığımda saatlerce oynadığım legolarla yarattığım hikâyeleri, gazoz kapaklarından uydurma yarışmaları düşününce, ne kadar renkli ve coşkulu gözlemciler için sahne tasarımı yapmam gerektiğini fark ettim. Çocuklar, bizim için basit görünen en ham malzeme ve objeleri bile bir oyuncağa dönüştürebilme ve ona bambaşka bir dünya yaratma yetisine sahipler. Onların bu bakış açısına uyum sağlamak için temelde birkaç malzeme çeşidi kullanarak, Hikâye akışına uygun kaç farklı mekan, aksesuar ve dekor unsuru yaratabiliriz sorusu üzerine düşündük. Masalın içindeki bilmeceler gibi, sahne tasarımı da küçük yapbozlarla oluşmalıydı. Her bir kullanılan halat, çubuk, kumaş parçası birkaç sahnede farklı şekillerle tekrar tekrar oyuna hizmet etmeliydi. Aynı objelerden farklı formlar yaratma konusunda estetik ve teknik çözümler birkaç deneme sonunda yerli yerine oturdu. Bu konuda tabii ki profesyonel anlamda tecrübeli, işin ehli isimlerden de görüş aldık. Sahne üzerinde, oyun sırasında değişen dekor parçaları sayesinde hazır mekanlardan ziyade atmosferi çocuklarla beraber yaratmayı hedefledik. Durağan, stabil bir tasarım yerine hafif malzeme, pratik çözüm ve sade tasvirlerle masalımızın neşe dolu atmosferini yakalamayı amaçladık. Neşe dolu bir oyun sahnesi, hareketi beraberinde getirir. Çocukların aktif olarak kendilerini masalın içinde hissedecekleri bir dünyayı, bu şekilde yaratmak bizim için çok keyifli bir süreçti.         

Cem Çevikayak