Amatör çocuk tiyatrosu üzerine…

Çocuk Tiyatrosu ülkemizde yakın bir zamana kadar çoğunluk tarafından estetik alana ait görülmemekte idi. Bu duruma çocukları ya da öğrencileri nedeniyle çocuk tiyatrosu örnekleri izlemeye gelen aileler, hatta öğretmenler ve hatta tiyatro yapıcıları da dâhildi.

Bu sorunun “çocuk” ve “çocuk tiyatrosu”na hatta “yetişkinler için yapılan tiyatroya”, hatta “sanata” ve “eğitime” ilişkin yerleşmiş, üzerine düşünülmeden, olduğu yerde öylece bırakılmış ve tekrar tekrar sözlerle ve eylemlerle üretilmiş önyargılardan kaynaklandığını düşünüyorum.

Biz Tarla Faresi Tiyatrosu olarak kendimizi anlatmaya, heyecanlarımızı paylaşmaya çalışırken; bu coşkularımız çoğu zaman birçok engele takılarak daha insanların kulaklarına ulaşmadan kaybolup gidiyordu. Duymuyorlardı bile evet. Bu engelleri bugün değişime ilişkin umudu gördüğümüz, yüklerimizi taşıyabilecek hale gelmiş olduğumuz için daha net ve rahat tespit edip, paylaşabiliyoruz. Bunların hepsi de tek tek üzerinde çalışmak, anlatmak gereken konular ve zamanı geldikçe hepsi üzerine düşüncelerimi sizlerle paylaşmak hatta, birlikte oluşturacağımızı platformlarda tartışmak istiyorum. Öncelikle birincisi çocuk tiyatrosundan beklenen eğitim çabası, ikincisi oyalama, eğleme zanaatı olarak görülmesi ve üçüncü ve en tehlikeli olanı ise bu alanda birçok bileşeni olan çoklu bir sömürü sistemi ile karşı karşıya olmamız.

Eğer bugün burada böyle rahatça çocuk tiyatrosu üzerine gülerek konuşabiliyorsak bir şeyler değişmeye başladığındandır. Çocuk tiyatrosu, tiyatro yapıcılarının bir bölümü tarafından heyecan verici bulunmaya başladı bir süredir. Bunda bizim de kurumsal üyesi olduğumuz ASSİTEJ Türkiye’nin önderliğinde başlayan ve birçok kurum, yapı tarafından Türkiye’nin birçok yerinde gerçekleştirilen uluslararası festivallerin çokça etkisi olduğunu tahmin ediyorum.

Ancak daha yolumuz uzun. Bu ülkede çok uzun zamandır “çocuk tiyatrosu” adı altında yapılan bir iş var! Oyuna dekor mu yapılacak?  Teksti ver anlat, boyalı panolar yapılsın. Müzik mi? Ritimler belli, ezgilerin bir bölümünü bilgisayar yapıyor. Dinlediğinizde “hah işte çocuk tiyatrosu müziği bu” dediğimiz örnekler. Dramaturgi mi? O nedir? Oyuncular mı? Türkiye’de öğrenilmiş bir çocuk tiyatrosu oyunculuğu var: Zoraki neşeli hareketler, bedene çocuksu bir hal vermek, kollar sallanır, ayaklar oraya buraya kıvrılır, ses önde, ancak çocuksu bir yerden, ama tam zıttı biçimde; bir öğretmen edasıyla konuşulur. Çocukları oynamak için tam olarak ne tür bir çalışmanın sonucunda bu haller çıkmış, tarihi nedir acaba çok merak ediyorum. İlk nerede, nasıl, hangi amaçla başladı. Çocuklara bakarken gözlerine perde iniyor olmalı!? İşte ilginç bir araştırma konusu daha 🙂  Bu oyunlarda en özgür ve özgün görünen tipler, karakterler ise, oyunda çok çok yanlış şeyler yapan, hayvan, bitki ya da insan karakterlerdir ve onlar da bunun cezasını oyunun sonunda görürler! Onlar da olması gereken şekle girmeden önce bir “hazır ol”a geçerler. Omuzlar öne doğru kasılır, baş düşer, yüz eğilir. Bu oyunlarda iyi çocuk olmanın yolu, formudur bu. Elbette mutlaka ve mutlaka özür diler. Tanrım bu orta çağdan kalma bir ibret oyunu mu yoksa? Çocuklarımıza bunları mı göstermek istiyoruz sahiden?

Ben artık bu tür oyunları çocuklarla izlemeye dayanamıyorum. Şöyle anlatayım: 7 yaşındaki oğlumun çöpü dışarı çıkarması çok keyifli olur. Bunu sağlamak için çok yollar denenebilir. Her gün suçluluk duygusu hissetmemek ya da benim sınırlı, koşullu sevgime mazhar olmak için çöpü atıyorsa neye yarar ki? Biz neden bu delikanlının da çöpü dışarı çıkaranlardan biri olmasını istemiştik. Kendimiz çıkarmamak için mi yoksa sadece? Biz neden tiyatro yapıyoruz çocuklar için?  Onları korkutup, sindirmek için mi? Aba altından sopa göstermek için mi yoksa? Abartıyor muyum? Kim bilir?

Ben kendimi bildim bileli söylenen bir söz vardır: “Aslında çocuk tiyatrosu yapmak yetişkinler için tiyatro yapmaktan daha zor” diye. “Niye?” diye sormasak inanın körler sağırlar çok da güzel anlaşıyor gibi uzun uzun konuşabiliriz. Ama sorular olmadan gerçeklere ve gerçekler olmadan doğru eylemlere ulaşmak oldukça zor. Niye diye soralım ve yanıtı görelim:

“Çünkü Onlar öylece oturup izlemezler. Çünkü konsantre olmaları zordur.” diyorlar. Bunu derken çocuklara kısa oyun izletmekten, onlara tiyatro izlemeyi öğretmek gerektiğine kadar birçok kendi sorumluluğunu üzerinden atmak isteyen, sorumluluğu çocukların dikkat sürelerinin kısalığına bağlayarak işin içinden çıkan yorum görüyoruz. Yaratıcı işler yapmak gerek demek istiyoruz kendilerine. Bunun için sanatsal süreçlerden geçmek gerekir. Yazarı dokunduğu için o hikâyeyi, oyunu yazacak, yönetmenle, dramaturgla, oyuncuyla, tasarımcı, koreograf, tiyatro pedagogu, çocuk psikoloğu, teknik eleman kim varsa onlarla yaptığın iş temas edecek ki seyircine de dokunsun.

“Pedagoji önemlidir.” diyorlar Biraz daha derin sorunca ise anlıyoruz ki pedagoji dedikleri ancak ellerini yıkamadan elma yememek, çocukların önünde kaba söz kullanmamak kapsamına sıkışıyor ve yetersiz kalıyor. Hangi pedagoji diye sormak gerekiyor. Benim gözlemim şu ki alternatif pedagoji, bizi estetik alanımıza iade ediyor ve bu beni heyecanlandırıyor. Şunu konuşabiliriz: Çocukların ruhlarına, duyularına, zihinlerine nasıl dokunuyoruz bu oyunla? Bunu anlamak için çalışmak tiyatro pedagogları ile eğitimcilerin birlikte yapacağı çok keyifli ve yaratıcı işlerin ortaya çıkmasını sağlayacak bir olay, çocuk tiyatrosuna sıçrama yaratacak hamlelerden biridir.

Şimdi de tiyatro izleme alışkanlıkları ve buna uygun olarak çocuk tiyatrosu yapmanın sihirli şifreleri olarak söylenen hurafelere bakarak eğlenelim ve böyle olmadığı için şükredelim. Çünkü çocuklarımızla ilgili, hayatla ilgili aşağıdaki hurafeler gerçek olsaydı emin olun dünya hepimiz için müthiş sıkıcı bir yer olurdu ve hatta sanat diye bir şey olmazdı iddia ediyorum:) Hurafeler şöyle:

-Oyunlarda kesinlikle şaşma ve düşme kalkma olmalıdır.

Amacımız bu hareketli canlılara oyun izlerken bir şeyler öğretmektir. Bakalım öğrettiklerimizi anlamışlar mı? Onu da sonunda test etmemiz gerekir.

-Çocuklar tiyatroda nasıl davranılacağını bilmediğinden konuşurlar, itişirler vs. Oyunun sıkıcı vs olmasının bununla ilgisi yoktur. Emeğe saygı adına sahnede ne kadar korkunç, seyircisini hafife alan bir olay gelişiyor olursa olsun seyirci kıpırdamadan hatta nefes almadan öylece durmalıdır. Sıkıntıdan patlasa da emeğe saygı! O nedenle kollarını bağlamalılar, gerekirse de şişt pişt diye oyun sırasında bağırarak uyarırız.

-Beğense de sıkılsa da oyunun sonunda “emeğe saygı” anlamında alkışlamalı ve beğendiğini belirtmelidir. Kendi düşüncesini ifade hakkı yoktur.

Bu zincirleme giden aynalar sisteminden çıkınca hayat başka bir güzel tabii…

Tüm bunları geçerek, bugün artık dünyada ve ülkemizde birçok tiyatro üretim sürecimizi, estetik alana ait bir yapıt, bir oyun oluşturmak üzere yürütüyoruz. Nasıl mı? Öğreniyoruz:)

Sevgili ebeveynler, öğretmenler, gençler; tiyatronun gücünü biliyorsunuz, yetişkin olmuş, birçok önyargılar vb. nedeniyle kendini cesurca birçok yeni bilgiye veya duruma açma da zorluk çekebilen yetişkinleri bile kendi ile buluşturan sanat, çocuklara; bu tertemiz, açık insanlara ne büyük katkılar sunar. Çocukların, kendileri için yaratılmış bir sanat ürünü ile buluşmalarının önemini anlatabiliyor muyum?

Tüm bu resimle neden amatör çocuk tiyatrosu olmaz sorusunun yanıtını verdiğimizi düşünüyorum. Amatör çalışmalar gerçekten benim için saygı değer çalışmalardır. Çünkü bu çalışmalar, bu yapılar insanların kendilerini ve tiyatroya dair yeni yolları keşfetmek için çıktıkları bir yoldur. Ancak yukarıdaki bileşenleri yan yana getirmek ancak profesyonellikle mümkün olabiliyor. Türkiye’de amatör çalışmalar yapmış gençlerin, insanların ekonomik sorunları, sahnede olmanın, çocuklarla olmanın keyifli bir eylem olması, kimsenin sesini çıkarmadığı kötü bir sistemin yıllar yıllardır devam etmesi nedeniyle bu insanların çocuk tiyatrosu adı altında seyircilerimizle buluştuklarını görüyoruz.

İnanınız okullu olmak konusunda da inat etmiyorum. Hele benim jenerasyonun okuduğu zamanlarda o kadar zordu ki tiyatro bölümlerine girmek; o kadar az okul vardı ki… Öte yandan eğitim bitmiyor ki!  Biz oyuncular önemli bir usta yakaladığımızda hemen eğitime koşuyoruz gücümüz yettiğince. Alaylı oyuncular, alaylı tiyatrocular çocuk tiyatrosu yapmasın demiyorum o nedenle. Diyorum ki bu bir sanat alanıdır. Hangi yaş için yaptığın fark etmez sanat yapmak durumundasın. Feragat edebileceğin bir bileşeni de yoktur diyorum sadece.

Bu büyülü bir yoldur. Tiyatro kendisi kendiliğinden bir mucize değil midir? Kimlere seslendiğin ne değiştirir? Sen sözünü en yaratıcı en ustalıklı biçimde söylemekten vaz geçme. Söyle ki sanatla dolsun kalpler, zihinler. Çünkü çocuklar “yarının değil bugünün seyircileridir.”, “Çocuklar sanatı hak eder.”

Ve 20 Mart Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları nedeniyle yazdığım kısa metinle yazımı bitiriyorum.

Çocuklar sanatı hak eder…

Yetişkinler istedikleri oyunu izlemeyi seçebilirler…Ya çocuklar?

Onları sanatla, onlar için üretilmiş sanat yapıtları ile buluşturmak bizlerin sorumluluğu.

Çocuklarımızın izlemesi için oyun seçerken nasıl kriterlerimiz olmalı, olabilir mi?

Bu izlediğimiz bir eser mi?

Peki bunu belirleyen nedir?

Yetişkinler için olan bir tiyatro oyununda kriterleriniz neler?

Bazı yapımlarda eğlenir ama bazıların da kendinizden geçersiniz? Bazıları iyi bazıları nefes kesicidir. Amatör yetişkin işleri başka bir heyecan verir. Peki amatör çocuk tiyatrosu? Çocuklarınız için seçim yaparken kriterleriniz neler olmalı? Sıkılmamaları yeterli mi? Peki siz bir oyuna gittiğinizde bu yeterli mi? Sadece sosyal aktivite olarak bir oyuna gittiğiniz olmadı mı? Peki ya size o estetik haz veren, oyunculuğu, tasarımı, rejisi, verilen emek, dökülen ter, sahicilik, yaratıcılıkla etkileyen tiyatro eseri? İkisi bir mi? Biliyor musunuz ifade etmeseler de onlar da “görür, duyar, hisseder, düşünür ve hayal ederler.”… Nefes kesici değil mi:) İşte estetik hazzın şifresi:)

Bu nedenle ülkemizde kıymetli birçok sanatçının daha yoğunlukla bu alana yöneleceği günler yakındır…

Tarla Faresi Tiyatrosu olarak İzmir’de bu anlamda çaba gösteren kardeşlerimizi kucaklıyor ve yolda olanları, niyeti çocuk tiyatrosu yapmak olan yaratıcı, coşkulu, kâşif tiyatro yapımcılarını, oyuncuları, tasarımcıları hasretle bekliyoruz. Sanat eserleri ile çocukları buluşturma bilincinde olan seyircilerimizi saygıyla selamlıyoruz ve çoğalmalarını özlemle bekliyoruz. Sabırlıyız… Çalışmaya, öğrenmeye devam ediyoruz. Bu yolu bu macerayı seviyoruz…Tüm destekçilerimiz dostlarımız iyi ki varsınız…”

Hicran Çalı